Selanik Nasıl Yazılır? Bir Kelimenin Taşıdığı Şehir ve Hikâye
Bazı kelimeler vardır; yazarken bir coğrafya değil, bir duyguyu anlatırsın. “Selanik” de onlardan biri. Her harfi tarih kokar, her hecesi bir özlemi taşır. Bugün sana yalnızca bir yazım kuralından değil, bir hikâyeden söz edeceğim. Bir kelimenin içinde saklı şehirden, bir şehrin içinde saklı insanlardan…
Bir Sabah Sohbeti: “Selanik mi, Salonik mi?”
Küçük bir kafede, sabahın ilk saatlerinde iki eski dost buluşur. Biri Ahmet — mantıklı, düzenli, kelimelerin anlamını çözmeye bayılan bir adam. Diğeri Elif — duygusal, empatik, kelimeleri hissederek kullanan bir yazar.
Ahmet gazeteyi karıştırırken bir haber başlığı gözüne takılır: “Selanik’te Türk Mahallesi Yeniden Hayat Buluyor.”
Başlığı yüksek sesle okur, sonra gülümser.
“Bak Elif,” der, “çoğu insan hâlâ yanlış yazıyor. Geçen gün biri ‘Salonik’ yazmış, üstelik akademik bir makalede. Bu kadar önemli bir şehrin adını doğru yazmak gerek.”
Elif kahvesinden bir yudum alır, gözleri dalar. “Biliyor musun Ahmet,” der, “benim babaannem orada doğmuş. Onun için Selanik, bir kelime değil, bir anı kokusu. Ne zaman duysam, denizle karışık sabun kokusu gelir burnuma.”
Selanik’in Doğru Yazımı: Tarihin Dilindeki Doğruluk
Ahmet haklıydı. Türk Dil Kurumu’na göre bu güzel şehrin adı “Selanik” olarak yazılır.
✅ Doğru: Selanik
❌ Yanlış: Salonik, Selaniğ, Selanık
Bu şehir, Osmanlı döneminde “Selânik” olarak da anılmış, ancak modern Türkçede düz yazımı kabul edilmiştir. Yani kelimeyi yazarken “a” harfi uzatılmaz, “Selanik” olarak sade biçimiyle kullanılır.
Ama bu sade yazımın arkasında karmaşık bir duygu tarihi yatar. Çünkü Selanik, sadece bir şehir değil; göçlerin, ayrılıkların, yeniden doğuşların sembolüdür.
Ahmet’in Stratejik Zihni: Doğruluğun Peşinde
Ahmet, her şeyin net olmasını seven biriydi. Ona göre, doğru yazım, bilgiye saygının bir göstergesiydi.
“Dil, ulusun hafızasıdır,” derdi. “Eğer bir kelimeyi yanlış yazarsak, o hafızayı bulanıklaştırırız.”
Bilgisayarını açtı, Elif’e bir tablo gösterdi:
— “Bak,” dedi, “TDK kayıtlarında sadece ‘Selanik’ geçiyor. 1934’teki imla düzenlemesinden sonra resmen bu biçim kabul edilmiş.”
Elif tebessüm etti. “Senin için mesele hep belgelerle ispat değil mi Ahmet?”
Ahmet başını salladı. “Evet,” dedi, “çünkü doğruyu bilmek, duyguları güçlendirir.”
Elif’in Empatik Kalbi: Duygularla Yazılan Şehir
Elif içinse mesele bambaşkaydı. O, kelimelere duygusal bağ kurardı.
“Biliyor musun Ahmet,” dedi, “benim için ‘Selanik’ kelimesi iki ülke arasında sıkışmış bir yürek gibi. Harfleri ayrı coğrafyalara dağılmış.”
Sonra gülümsedi:
“Babaannem anlatırdı… Çocukken evlerinin önünden geçen tramvayın sesiyle uyurmuş. O sesi hâlâ rüyalarında duyarmış. Bana göre, ‘Selanik’ yalnızca bir kelime değil, sürgünün ve umudun ortak hikâyesidir.”
Ahmet sustu. O an, dilin kuraldan ibaret olmadığını anladı. Kelimeler, insanların yaşanmışlıklarını taşıyordu. “Selanik” yalnızca “doğru yazılan bir kelime” değil, doğru hissedilen bir geçmişti.
Bir Kelimenin İki Yüzü: Mantık ve Duygu
Ahmet ve Elif, bir süre sessiz kaldılar. Bir tarafta belgeler, imla kılavuzları, harflerin sırası…
Diğer tarafta babaannelerin anıları, çocukluk kokuları, özlemin sıcaklığı…
Ve ikisi de fark etti ki, “Selanik nasıl yazılır?” sorusu aslında bir yazım kuralından çok daha fazlasıydı.
Bu soru, insanların dünyayı nasıl algıladığıyla ilgiliydi:
Erkekler, doğruluğu ve yapısal düzeni önemserken,
Kadınlar, anlamın kalbe dokunan yönünü arıyordu.
Ama iki yaklaşım birleştiğinde, kelimenin tam anlamı ortaya çıkıyordu. Çünkü dilin güzelliği, mantıkla duygunun kesiştiği yerde doğuyordu.
Sonuç: Selanik, Bir Kelimenin Ötesinde
Ahmet ve Elif, o sabah kahvelerini bitirirken birbirlerine gülümsediler.
Ahmet, “Selanik”i bir şehir olarak değil, bir hikâye olarak görmeye başladı.
Elif ise, kelimenin ardındaki kuralları fark ettiğinde, duyguların bile bir düzene ihtiyacı olduğunu anladı.
Ve belki de asıl cevap şuydu: “Selanik” ayrı yazılmaz, çünkü o bir bütündür — tarih, insan, hatıra ve kelime bir arada yaşar orada.
Peki sen “Selanik” dendiğinde ne hissediyorsun?
Bir şehir mi, bir anı mı, yoksa kelimenin kendisi mi seni etkiliyor?
Yorumlarda düşüncelerini paylaş; çünkü bazen bir kelimenin hikâyesi, hepimizin hikâyesidir.